Toplumumuzda başkasını kırmamak için, kendi istek ve gereksinimlerini ihmal ederek, başkalarının isteklerine “hayır” diyemeyen çok sayıda insan bulunmaktadır. Çoğu zaman “hayır” demenin karşıdaki insanı kıracağı, üzeceği, onu yok saymak anlamına geleceği, ilişkileri zedeleyeceği, karşıdaki insanın istekleri yerine getirildiğinde ilişkilerin daha iyi yürüyeceği düşünülür. Oysa kendi istek ve gereksinimlerinden kolayca vazgeçerek, sürekli karşıdakinin istek ve gereksinimlerini karşılamak, kısa vadede ilişkilerde olumlu etki yarattığı gibi bir, uzun vadede ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Böyle durumlarda karşımızdaki insan veya insanlarla sınırlarımızı koruyamadığımız için bir süre sonra sürekli vermek, karşımızdakiler için en doğal hak haline gelir.

Başkalarının isteklerine “hayır” diyemeyen kişilerde bir yandan da kendi isteklerinin de aynı şekilde koşulsuz biçimde karşılanması beklentisi oluşur. Bu beklentiler karşılanmadığında da kırılganlık duygusu  oluşur genellikle. Ancak başkalarının bu kadar duyarlı olmadığını anlaması uzun sürmez ve bu durumu sesszice kabullenmeye çalışır. Bazıları da kendisi ifade etmeden, birşey istemeden karşısındakinin bunları anlamasını ve gereğini yapmasını bekler. Bunu umut eder. Beklemek sadece sessizce anlaşılmayı beklemektir. Fakat, bu hemen her zaman gerçek dışı bir beklentidir. Karşıdaki insanlar istenmeyeni veremez ya da zaten hiç anlamazlar. Hiçbir isteği yokmuş gibi davranan  ” Hayır ” diyemeyen kişilerin ifade edilmeyen ve konuşulmayan istekleri, ya anlaşılmaz ya da kolayca geri plana atılır. Başkalarının kendisi gibi davranmadığını tekrar tekrar yaşayan bu kişilerde hayal kırıklığı, öfke ve ruhsal çöküntü yaşayabilirler.

“Hayır” diyememenin karşıtı, Bencillik demek değildir. Hayır diyememek kendi istek ve gereksinimlerinin doyumu için çaba harcamak değildir. Dünyanın bir gerçeği olarak ayakta kalmak ve yaşamak zorundayız. Birlikte yaşadığımız sosyal yaşam ve onu oluşturan insanlar, hem kendilerinin hem başkalarının istek ve gereksinimlerinin doyumu konusunda dengeli olmaları gerektirir. Hiçbir isteğimiz ya da sadece kendi istek ve ihtiyaçlarımız varmış gibi davranmak ile kendi isteklerinin ve gereksinimlerinin farkında olmak, bunlara sahip çıkmak, başkalarının hak ve isteklerini göz önüne alarak uygun olduğunda karşılanmasını sağlamak, gerektiğinde erteleyebilmek ve gerektiğinde bütünüyle bastırabilmek arasında çok büyük farklılık vardır. Diğerleriyle aramızda sınırlarımızı oluşturan bir ince çizgi vardır. Diğerlerinin, bu sınırlarımızı günlük hayatta sürekli olarak delmeye çalışır. Psikoterapide bir çeşit bu sınırlar psikolog tarafından terapi sürecinde oluşturulur zaman içinde.

Karşımızdaki insanların haince bir planı değildir bu. Kendi hayatının sorumluluğunu başkalarından beslenerek yaşamaya çalışan birçok diğer insanın duygusal ve sosyal ihtiyaçlarından kaynaklanır. Genel olarak bakıldığında yalnız kalmaktan korkan, sevilmemekten korkan, diğer insanların gözünde iyi görünmeye; sevilmeye çalışan, kırılgan, özgüveni ve özsaygısı düşük kişilerin “hayır” demede daha fazla zorlandıkları görülmektedir. “Hayır” diyememek çekingen kişilik, bağımlı kişilik yapısı ve depresif kişilik yapısına sahip kişilerde en çok rastlanan kişilik özelliğidir.

“Hayır” demenin 5 adımı…
1- Duygularınızın ne dediğine kulak verin. Kalbinizin sesini dinleyin.
2- Mantığınızı ve vicdanınızın sesini dinleyin.
3- Dış dünyanın yani çevrenizdekilerin neler söyleyebileceğinizi düşünün ve onların ne dediğine kulak verin.
4- Bütün bu sesleri duyduktan sonra, “evet” ya da “hayır” hangisi doğru ise en doğru kararı verin.
5- Güçlü iradenizle verdiğiniz en doğru kararı uygulayın. Sonuna kadar da vazgeçmeyin.
Tüm bu değerlendirmelerinize rağmen, “hayır” denilmesi gereken talebe yine de “hayır” diyemiyorsanız, ya da içinizde büyük bir sıkıntı hissediyorsanız, hemen bir psikiyatristten yardım talep edin.