Günümüzde televizyon hayatımızın çok önemli unsurlardan biri haline geldi. Aslında bir kuşak öncesinde tek kanallı, siyah beyaz, günde üç-dört saat yayın yapan; iki kuşak önceki çocuklarınsa hiç bilmediği TV’nin çocuklar üzerindeki uzun vadeli etkilerini bilimsel olarak bilebilmenin olanağı pek yok. Ancak son yıllarda, TV’nin çocuk ruh sağlığı üzerine etkileri önemli konulardan biri haline geldi. Bilimsel çalışmalar, özellikle şiddet cinsel içerikli programlar ve filmlerin çocukların ruh sağlığını etkilediğini gösteriyor.
Özellikle küçük çocukların uzun süre TV seyretmelerini! sosyal gelişim üzerine olası olumsuz etkileri söz konusu. Yine diğer bir nokta da TV’nin zamanı tüketme özelliğidir.
TV ile geçirilen zaman diğer aktivitelerden, ödevlerden, oyundan, okumadan zaman çalmak anlamına geliyor. Tüm bu açılardan bakıl %nda aslında TV’nin hayatımız üzerine etkileri için bir yaş sınırı yok. Ancak elbette TV’nin, hayattaki değişimlere ve etkiler daha hassas olan küçük çocuklar üzerindeki etkilerinin da önemi olduğu düşünülebilir.
Peki, TV tümüyle kötü bir şey mi? Elbette hayır. Aslında, “önemli olan ne kadar süre TV seyredildiği ve ne seyredildiği” şeklinde düşünmek genel yaklaşımı özetleyebilir. Doğru bir zaman ve içerik sınırlaması ile TV çok verimli bir eğitim, eğlence ve iletişim aracı olabilir. Çalışmalar TV’nin çocuğun kelime dağarcığını artırdığını, ilgi alanlarını genişlettiğini, özellikle müzik, belgesel, haber programlarının genel olumlu etkilerini ortaya koymuştur. Diğer insanlardan, çevre sorunları, yoksulluk, savaşlar gibi hayatın gerçeklerinden haberdar olunmasını, egosantrik (benmerkezci) düşünceden çıkıp, dış dünya ile ilginin artmasını sağlayabildiği düşünülebilir.
Genel bir bakışla, TV seyredilmesi üzerine ebeveynlerin çocuklarının yaş, gelişim düzeyi ve ilgi alanlarına göre programlı, kurallı bir tutum sergilemelerinin doğru olduğunu söyleyebiliriz.