“Akrepler, sadece yengeç burçlarıyla anlaşır.”, “Hava grubu (Kova, İkizler, Terazi) burçları özgürlüğüne düşkündür.”, “Çocuğum lider ruhlu olsun, Aslan burcunda doğsun.” “Başak burçları, Yay burcuyla evliliği yürütmede zorlanır.”… Daha pek çok yazılıp çizilen öngörülerle, burçlar üzerinden insanların prototipi belirleniyor. Yalnız Allah’ın (cc) bileceği gayba dair hükümler veriliyor. Şişirme iltifatlarla enaniyetin dizginleri boşaltılıyor…
Yeni tanıştığımız birinin isminden önce burcunu soruyoruz genellikle. Cevabı alır almaz, zihnimizdeki şemalardan birine koyuyoruz karşımızdakini. Hazırda bekleyen olumlu-olumsuz nitelikleri yaftalayıveriyoruz. Haliyle, 12 burç olduğundan 12 tip insan olduğu sonucu çıkıveriyor(!). Allah (cc), çift yumurta ikizlerinin bile parmak izlerini birbirinden farklı yaratıyor. Böyle olunca, farklı iki insanın sadece burçları benzer diye birbirlerinin aynısı olmasını düşünmek ne kadar doğru?
Yüce Yaratıcımız, kâinattaki yıldızlardan önce ruhlarımızı yaratmış. Bize karakter ve hissî özelliklerimizi veren ruhumuz olduğundan, insanları tanımlayan özellikleri, gök cisimlerine göre isnat etmek hele de kişiye burcuna göre bir gelecek belirlemek kulağa pek mantıklı gelmiyor.
Burçları, astronomi ilminin incelediği çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Fakat pozitif bilimden uzak bir anlayış olan astroloji, burçlarla bir nevi ‘fal’a bakarak insanlara gelecekten ipuçları veriyor. Gazete, internet siteleri ve televizyon kanallarında yer alan buram buram astroloji yorumları, haliyle ilgilenenlerin dikkatini çekiyor. Nitekim bu akım, insanoğlunun ‘geleceği merak etme arzusunu’ istismar ediyor.
Hiç mi yok?
Peki, burçların insanın şahsiyetine hiç etkisi yok mu? İlahiyatçı Davut Ağbal, bir makalesinde, insanın karakterini çok sayıda etkileyen faktörün bulunduğunu belirtiyor. Ayın hareketleri nasıl ki okyanuslarda gel-git olayına sebep oluyor. İnsanın da ay hareketlerinden ve gök cisimlerinin birbiriyle oluşturduğu manyetik çekimlerden etkilenmesi gayet doğal. Ne var ki astroloji bu durumu tek sebebe indirgiyor. Yani insanın karakterini etkileyen tek faktör burçlarmış gibi bir sav ortaya atıyor. Bu yüzden dozunu aşan bir astroloji ilgisiyle kozmik olayların insan üzerindeki tesirini haddinden fazla önemsiyoruz. Eş seçiminden arkadaş seçimine kadar karar mekanizmamızı burçlar üzerine inşa edebiliyoruz maalesef.
Davut Ağbal’ın makalesine göre astrolojik tahlillerin temelini, kozmik olayların bilimsel açıklamaları oluşturmuyor. Aksine bu tespitlerin kaynağını, eski uygarlıkların öne sürdüğü mitolojiler belirliyor. Bütün pozitif bilimlerin kaynağı ve sağlaması olan Yüce Kitabımız’ın astrolojik yorumları reddetmesi de buradan kaynaklanıyor. Zira astrolojinin belirlediği burç niteliklerinin delilleri bulunmuyor ve ispatları yapılamıyor.
‘Kaderimize yıldızlar yön veremez’
Konuyla ilgili konuştuğumuz ilahiyatçı yazar Mehmed Paksu, “… Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez.” (Neml, 65) ayetini hatırlatıyor ilk olarak. Ardından İslam’ın özü olan ‘tevhid’ inancının, insanın geleceği hakkında burç falına itibar etmesini ve onlara bir anlam yüklemesini reddettiğini ifade ediyor. Çünkü yeryüzündeki bütün varlıklar, Allah’ın (cc) emriyle hareket ediyor. Hiçbirinin yaratıcı, etkileyici ya da yönlendirici gücü bulunmuyor.
Paksu’ya göre âyetlerde anlatılan burçlar, yıldız topluluklarıyla gökyüzünün süslenmesi ve İlâhî kudretin bir haşmet gösterisi. Dolayısıyla astrolojide sözü edildiği gibi burçların esrarengiz güçleri bulunmuyor. Burçların insan etkisine inanmak ise manevî hayatımızdaki bilgi ve uygulama eksikliğimizin bir tezahürü. Bununla birlikte İlâhi Beyan; kâhinlik, medyumluk, falcılık türünden uğraşları bütünüyle bir şeytan işi olarak kabul ediyor.
Okan Bal
Uzman Psikolojik Danışman ve Aile Terapisti
Sorunlarınızın Daha Sağlıklı Çözümü İçin
“Online Terapi” Randevusu Alabilirsiniz.