Beklentiler, kadın ve erkeklerin duygusal ve psikolojik kapasitelerini aştığı zaman evlilikte stres ve hayal kırıklığı kaçınılmaz oluyor. Bunlara adapte olamama, kişisel ve seksüel tatminde eksiklik gibi yeni nedenler eklendiğinde ise boşanmalar artıyor.

Evlilik ve ailenin, eşlerin cinsel ve kişisel ihtiyaçlarını tatmin etmesinin yanı sıra arkadaşlık, aşk, koruma, sırdaşlık ve duygusal destek sağlayarak toplum desteğinin çökmesini ve sosyal yabancılaşmayı da tamamen telafi etmesi bekleniyordu ve sanki tüm bunlar yeterli değilmiş gibi bireysel olarak da eşlerin kendilerini sürekli olarak geliştirmeleri isteniyordu.

Hali hazırdaki yüksek boşanma oranları, çiftlerin basitçe kendilerinden istenilenlerin hepsini yerine getiremediklerini gösterir. Ödevler çok yorucudur. Çiftlerin evliliklerinin ilk birkaç yılının ardından duygusal banka hesaplarının boşalmasına ve birey olarak kendilerini tükenmiş hissetmelerine şaşmamak gerekir.

Eşlerin rolü ne olmalı

Tenis maçlarında, tekler arasındaki her oyuncu kazanmayı, dolayısıyla karşısındakinin kaybetmesini ister. Benzer şekilde karşı taraf da kazananın kendisi, kaybedenin diğer taraf olmasını ister. İki taraf da karşısındakinin zaaflarından kendi çıkarları doğrultusunda yararlanmaya odaklanır.

Oysa aynı oyuncular çiftler arasındaki bir karşılaşmada eş olsalar, birbirlerinin zaaflarını yine görürler ancak bu onlara birbirlerini kollayarak nasıl işbirliği yapacaklarını gösterir. Bu kez amaç tek başına değil, birlikte kazanmaktır.

Bir ilişkide de eşler buna benzer bir takım oyunu oynamalıdır. Güven duygusu, eşimizin aramızdaki bağa zarar verebilecek engellere karşı ortak çıkarımız doğrultusunda birlikte hareket etmeye kararlı olduğunu fark ettiğimiz zaman gelişir. Bu kez aradaki ağ birlikte olmayı simgeler. Bu oyunu birbirimizi kollayarak ve karşılıklı özen göstererek oynarız. Böyle oynayabilmek için gerçek sevgi uğruna benmerkezcilikten vazgeçmek gerekir.