Günümüzdeki çalışma koşulları malum. İnsanlar yoğun iş temposu altında çalışmaktalar. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında, çalışanların işlerini koruyabilmek için sürekli kendilerini yenilemeleri ve geliştirmeleri gerekiyor. Ayrıca insanlar eğitim politikalarının yetersizliği ve maddi zorluklar nedeniyle ilgi duymadıkları işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu ve bunlara benzer bir çok unsur bir çok çalışanın işyerinde stres yaşamasını neredeyse kaçınılmaz hale getiriyor.
İş stresinin hayatımızın bir parçası haline geldiği günümüzde bununla baş etmek için çeşitli yollar denemek gerekiyor. Bunlardan birisi çalışan kişinin kendisini aşırı strese sokan düşünce kalıplarını keşfetmesini ve sorgulamasını sağlamaya çalışmak. Strese yol açan çevresel faktörleri değiştirmek çoğu zaman mümkün olmuyor.
Aslında stres gibi olumsuz duyguları aşırı boyutlarda yaşamamızın sorumlusu hayatı anlamlandırma ve olayları yorumlama gücüne sahip olan bizleriz. Hayatta bir çok şey elimizde olmayabilir ama düşüncelerimizin hakimiyeti bizde.
İş (yoğunluğu) aile içi ilişkilere nasıl yansıyor?
Çalışan kişilerin, ailelerinin ve işlerinin talep ettiği farklı rollerden değişik şekillerde etkilendiklerini görüyoruz. Ailevi ve iş ile ilgili kişiden beklenen rollerin kişi üzerinde aşırı yük oluşturması sıkça rastlanan bir durum. Sadece iş yoğunluğu aile içi ilişkileri etkilemekle kalmıyor. Özellikle kadınlar için ev ve çocuk ile ilgili yapmaları gereken işler kadının iş hayatını olumsuz etkileyebiliyor.
Yani, kapsamlı bir şekilde baktığımızda iş-aile çatışması ya da uyuşmazlığı, iş ve aile yaşantısının eşzamanlı olarak beraberinde getirdiği birbiriyle bağdaşmaz taleplerden ve baskılardan kaynaklanıyor. İnsanlar bir çok rolün beraberinde getirdiği beklentileri karşılamada sorunlar yaşayabiliyorlar.
Çalışma hayatının taleplerinin aile ile ilişkili sorumlulukları yerine getirmeyi engellemesi, işe ayrılan zamanın kişinin sosyal hayatını kısıtlaması gibi durumlarla karşılaşılabilmekte. Örneğin çalışan kişi uzun süren çalışma saatlerinden sonra akşam yemeğini hazırlamak için enerjiye sahip olamayabilmekte, akşam eve geç gelmek sinemaya gitmeyi ya da arkadaşlar ile buluşmayı imkansız hale getirebilmekte, anne eve geç geldiğinde çocukların birkaç saat evde ilgiden yoksun kalabilmekte, kariyeri ile ilgili endişeleri özellikle kadın çalışanların çocuk sahibi olma isteklerini etkileyebilmekte.
Diğer taraftan kişinin kariyerinde başarılı olmak için aşırı bir çaba gösteren bir anne, çocuğunu normalde tercih edeceği şekilde büyütemediğinin farkına varabiliyor, eşler arasında iş başarısı ile ilgili rekabet olabiliyor. Bazı durumlarda sosyal baskılar devreye girmekte ve kocanın ev işi yapması, annenin eve geç gelmesi gibi olgular ve iş gezilerine çıkmak ya da çocuk yapmayı geciktirme kararı gibi konular üzerinde akrabaların ve yabancıların eleştirileri gibi durumlar aile için stres kaynağı olabiliyor. Bu gibi durumlar aile içinde sonu boşanmaya kadar gidebilen sorunlar yaşanmasına yola açabiliyor.