Toplum içinde olduğu gibi ailede de zaman zaman problemler çıkar. Burada önemli olan şudur: “Problem karşısında nasıl davranmalıyız ki onu çözebilelim. Bu arada hem çocuğu kaybetmeyelim, hemde onun ahlâklı ve başarılı bir insan olmasını sağlayalım.”

Çocuğa zorla bir şeyi kabul ettirmeye çalıştığımız takdirde, çoğu zaman onu kaybederiz. Problemi, çocuğu ciddiye alarak, onunla konuşarak, iletişim kurarak ve onu ikna ederek çözmeyi denemeliyiz. Problemi konuşmak ve çocuğun çözümü kavramasını sağlamak için önemli pedagojik adımların atılması ve eğitim prensiblerine uyulması gerekir. Bu adımlar şöyle sıralanabilir:

1. Her şeyden önce bir sohbet ortamı meydana getirmeli ve problemi masaya yatırmalı. Problemin anlaşılması sağlanmalı. Eğitim bir çeşit matematik problemi çözmektir. Anlaşılmayan problem, çözülemez.

2. Çocuğu dinlemeli ve onu anlamaya çalışmalı.

3. Konuşurken sözünü kesmeli ve gereksiz müdahalelerde bulunmamalı. Ne istediğini ve neden istediğini tesbit etmeli.

4. Sonra kendi düşüncelerimizi ve tekliflerimizi söylemeliyiz.

5. Sohbetin dostça bir ortamda, dostça sürdürülmesi şart.

6. Baba, anne ve öğretmen olmak sohbet sırasında önemli olmamalı. Önemli olan argumanlar, gerçekler, fikirlerdir.

“Benim dediğim olacak, burada kuralları ben belirlerim, seni ben besleyip büyüttüm, harçlığını ben veriyorum, o halde benim dediklerimi yapmak zorundasın.”

7. Çocuğa zorla bir şeyi kabul ettirmek yerine, birlikte onun beğeneceği bir çözüm üretmek için çaba harcamalıyız. Çözüm üretimine çocuk da katılmalı, onun düşünceleri dikkate alınmalı.

8. Eğer çocuk, güçlü argumanlar ileri sürer, mantıklı ve tutarlı fikirler söylerse bunları onaylamak ve kabul etmek gerekir. “sen ne anlarsın, senin yaşın kaç? Daha aklın ermez.” şeklinde bir tutum takınmamalı. Bu tavır, çocuğu adam yerine koymadığımızı, ona önem vermediğimizi, hatta küçüm-sediğimizi gösterir. Halbuki önemli olan ço-cuktur, onun düşünce ve projeleridir.

9. Sohbet sırasında çocuğun benimse-yebileceği bir çözüm bulunmalı. Emredici, otoriter bir tavır yerine, danışmanlık ve rehberlik yapan dostça bir tavır takınmak gerekir.

10. Çocuğun çözüme katılması ve sorumluluk alması sağlanmalı. Çocuk, bunlar bana dikte ettirildi, aslında ben bunları yapmak istemiyorum, düşüncesine kapılmamalı.

EN ÖNEMLİSİ

“Yavrucağım, senin başarılı ve mutlu olmanı istiyorum. Hayat senin, önemli olan sensin. Sen başarılı olsan da olmasan da ben senin yanındayım. Beni her zaman arkanda bulacaksın. Sana her hangi bir şarta bağlı olarak yardım etmiyorum, senden bir karşılık beklemiyorum, seni sevdiğim için yardım etmek istiyorum. Hiçbir anne ve baba, hiçbir öğretmen çocuğu kıskanmaz. Aksine onun kendisinden daha başarılı olmasını ister.

Yavrucuğum, ben sadece senin başarılı ve mutlu olmanı istiyorum. Seni seviyorum ve beğeniyorum, her zaman elimden geldiğince sana yardım edeceğim.”

Çocuk eğitimi her zamankinden daha zor hale geldi. Medya, firmalar, mal satmak isteyenler çocuğu müşteri olarak görüyor. Reklâmlarla çocuklar ve insanlar zaaflarından yakalayarak avlanıyor. Birçok malın reklamı çocukları hedef alıyor. Bilgisayarlar, internet oyunları, tv programları çocukların daha fazla dikkatini çekiyor.

Her şeye rağmen çocuk, anne ve babaya fıtrî bir şekide bağlıdır. Onları kendisinin dostu olduğunu ve kendisi için çalıştırdıklarını bilir. Çocuk eğitiminde motivasyon çok önemli. Çocuğun iç dünyası çok mühim.

Çocuğumuzu ciddiye almalıyız. Onun duygu ve düşüncelerini öğrenmeliyiz. Makul ve güzel şeyler düşünüyorsa desteklenmeli, illâ da kendi düşüncelerimizi ve isteklerimizi kabul ettirmek için ısrar etmemeliyiz.

Anne ve baba, öğretmen ve büyüklerin bir hedef belirlemesi yeterli değildir. Önemli olan çocuğun belirlediği hedeftir. Yapılması istediğimiz şeyi, çocuğun istemesini sağlamalıyız. Bu konuda çocuğumuzu konuşarak ikna etmeliyiz.

Eğitimci, bir şeyin yapılmasını emreden hükümdar değildir. O dosttur, arkadaştır, rehberdir, yol arkadaşıdır, zora düşüldüğü zaman yardıma koşulan güvenilir bir dosttur.