Üniversiteye hazırlanan öğrenciler-ergenlik döneminin de etkisiyle-iniş çıkışlarla dolu bir ruh haline sahiptir. Bu ruh halinin etkisiyle, kimsenin onları anlamadığını ve başkalarının hiç problemi olmadığını düşünürler. Çünkü onlara göre en büyük ve tek problem üniversite sınavıdır. Bu probleme sahip olan zümre de onlar olduğuna göre, bu çok kötü durumda olduklarını gösterir.
İsterseniz bir gözlemci edasıyla, öğrencilerin ruh hallerini betimleyelim;
Çocukluktan çıktıkları bu dönemde, ağır bir sorumluluk omuzlarına yüklenmiş durumda. Üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler, gelecekleri hakkında en ufak bir bilgiye sahip değiller. Yani, kazanıp kazanmayacakları, kazanırlarsa neresi olacağını bilmiyorlar. Bu, sınava hazırlanma sürecini daha da zorlaştıran bir faktördür.
PEKİ, BU AĞIRLIĞI OMUZLARI NE KADAR TAŞIYABİLİR?
Adayların bunu taşıyabilmesi için ağırlığın azaltılması gereklidir. Bunun yolu, düzenli çalışmaktan geçer. Fakat bazı adaylar düzenli çalışsalar bile, sürekli depresyon hali içerisindedirler. Başkalarının sorunsuz olduğunu düşünmek, onları yıpratır.
Oysa gerçek, onların düşündüğünden farklıdır. Karacaoğlan’ın dediği gibi “Aradım dünyayı dertsiz yok imiş.’” Herkesin sorunları vardır. Üniversite sınavı planlı çalışılırsa, çözülebilecek bir sorundur.
Çözümü olan şeyler sorun sayılmaz, yeter ki çözüm yollarını uygulamayı bilelim.
MUTLAK ÖZGÜRLÜK YOKTUR
Sınava hazırlanan öğrenciler; rahat hareket edemediklerinden, istedikleri gibi davranamadıklarından şikâyet ederler. Sınava hazırlanma dönemi bu şikâyetlerin yoğunlaştığı bir dönemdir. Bu dönemde öğrenciler, birer ergendir. Yani; kanlarının deli gibi aktığı bir dönem içerisindedirler. Üstelik bir yığın sorumluluk ve bunun beraberinde bir yığın gereklilikle birlikte.
Ayakları sağlamdır, fakat gezemezler. Oturup ders çalışmak zorundadırlar. Gözleri sağlamdır. Fakat yeri yerleri gezip göremezler. Yaşamlarının en sosyal dönemini yaşamaktadırlar. Yeni birileriyle tanışma, oturup saatlerce sohbet etmek isterler. Ancak kendi seslerini yalnızca ders tekrarı yaparken duyarlar. Çünkü sadece yeni bilgileri öğrenme hakları vardır.
Başarılı olmak için düzenli yaşamaları şarttır. Bu nedenle istedikleri saatte yatamazlar. Şimdi soruyorum sizlere, ey yetişkinler! Bu ergenler ne yapsın? Felsefeyle ilgilenen bir yetişkinin vereceği cevabı verelim: Düşünsünler! Empati yaparak, kendilerini başkalarının yerine koysunlar. Böylece özgürlük diye bir şeyin olmadığını, herkesin sorumlulukları olduğunu görürler.
Her insanın sorumlulukları vardır. Bir mesleğe sahip olan insanlar da özgür değildir. Çünkü yetki(statü); sorumluluğu beraberinde getirir, sorumluluklar ise bireyin davranışlarını sınırlar, dolayısıyla özgürlüğünü kısıtlar. Bu sebeple, mutlak özgürlük yoktur. Kısacası yalnız değilsiniz gençler!