- Çocuk için gereksiz hazlar oluşturmak.
Çocuk için ihtiyaç olmayan ve ona faydası olmayacak şeylerle onları tanıştırma, sonradan vazgeçemeyecek veya önü kesilmek istendiğinde çocuğun direnci ile karşılaşmamıza sebep olacak can sıkıcı olaylara zemin hazırlar. Cips, çikolata, abur cubur yemek, TV seyretmek çocuğun ihtiyacı değildir. Ama devam ederek ihtiyacı haline gelir ve çocuğu bu hazzından vazgeçirmeye çalışılması evde krize sebep olur. Saatlerce TV başından kalkamaz, kapatmak istendiğinde şiddetle karşılık verir, ağlar, kendini yere atar. Birlikte markete gidildiğinde reyonun başında ağlama krizleri yaşanır. TV seyretme meselesinde yapılacak şey en az iki ama ideal olan 4 yaşına kadar TV’den uzak durmak. En güzeli evden TV’yi kaldırmak. Buradan doğacak boşlukta çocuğun aile içinde yapmaktan hoşlanacağı aktiviteler ile doldurmaktır. Ailenin fertlerinin katıldığı birlikte oynanacak oyunlar, beraber kitap okuma gibi.
Çocuğun damak tadını gereksiz ve fazlaca uyaran abur cuburları mümkün olduğunca evde hazırlanan alternatifler ile azaltmalı. Evde yapılan puding, dondurma, patates kızartması gibi alternatifler bulunmalı. İstediğinde de bunlar sunulmalı. Bu ürünlerin kullanımının çocukta maddi manevi hasara sebep olacağını aile unutmamalı ve hassasiyet göstermeli. Bu bağlamda çok çarpıcı bir hadiseyi paylaşmak isterim; Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi Ali İhsan Tola aynı zamanda hekimdir. Ona çok hareketli bir çocuk getirilir hiperaktif diye. Ailesine ilk sorduğu şey “çok mu çikolata yiyor” olur ve onlara margarinden ve çikolata tarzı hazır ürünlerden uzak durmalarını tavsiye eder.
- TV karşısında yemek yedirmek
Nimetlerdeki binler tarzda çeşitlilik kuvve-i zaikanın hissetmesi ve şükre sebep olması içindir. Bir şeyler ile meşgul olarak yemek yemek, o lezzeti hissettirmez insana. TV karşısında hipnotize olmuş bir şekilde ağzını açıp ne yediğini bilemeden doyurulan çocuk, damak tadını kaybeder. Açlığını hissedip yemek yemez, sadece haz alacağı şeyler yemek ister. Yemek vakti gelir çikolatalı ekmek ister meselâ. Nimetlerdeki lezzeti hissedemediğinden mün’ime de yol bulamaz*çocuk acıktığında istediği kadar yemek yemeli
* Aile sofrasında beraber yemek yemek sünnet olduğu gibi çocuk eğitiminde de mühimdir. Sofraya beraber oturulmalı.
* Öğün aralarında özellikle yemekten 1 saat öncesi atıştırmadan kaçınılmalı
- TV dil gelişimine faydalıdır zannı
Asla faydalı değildir. Aksine çok TV izleyen çocuklarda konuşma yavaşlar. Bazı durumlarda geri kalır. TV de ekrandaki görüntü bir sürü fotoğraflardan, onların hızlı bir biçimde akmasıyla oluşur. Oradaki hızlılığa alışan çocuğun beyni kolaya alıştığı için düşünmek zor gelir. Çocuk hızlanır, hırçınlaşır. Aşırı uyarım; sürekli dikkatini dağıtacak şeyler aramaya, kendini sürekli meşgul tutmaya çalışmaya neden olur. Bediüzzaman Hazretleri Lemaat’te: “Medeni beşerin hırçınlaşmış ruhunda şu suretler denilen küçük cenazelerin mütebessim meyyitlerin rolleri pek azimdir tesiri pek müthiştir ‘’dediği bu sır olsa gerektir. Hem bizim, hem çocuğun dünyasına taşınan görüntüler hızlılık ve hırçınlığın temel sebebidir.
- Sorunu sorun olarak görememek
Ailelerin en büyük problemleri (benim gözlediğim) çocukta istenmeyen bir davranışla karşılaştıklarında o sorunu bir sorun olarak görememeleri. Yani bu çocuğun bunu yapmasına hangi davranışımız sebep oldu? Demeden problemi örtbas etmeleri ya da ceza ile ortadan kalkmasını beklemeleri. Evet, ceza ile ortadan kalkar ama çözüm vicdana tesir etmediği için başka bir şekilde ortaya tekrar çıkar.
- Amca kızar, teyze kızar yapma! Teyzesi şuna bir kız!
Bu çocuğa şu mesajı verir: “Sana herkes kızabilir, bağırabilir. O yüzden sana kızmasınlar diye yaptığın şeyleri insanlara göre ayarla. Bu da karaktere zarar verir çocuğun öz benliğine saygısızlıktır. Kimsenin çocuğunuza kızmaya, bağırmaya hakkı yoktur hatta sizin bile!
- Çocuğu bir birey olarak görmemek
Çocuk da aynı sizin gibi bir bireydir. Onlarla konuşurken yetişkinle konuşuyor hassasiyetinde konuşulmalıdır. Siz hiçbir yetişkine karşılıklı konuşurken “Sus, hemen evine git işini yap!” Ya da “Senin kafanı kıracağım!” diyor musunuz? O halde bu davranışlardan kaçınılmalı. Efendimiz (asm) hayatının hiçbir döneminde çocuklara bağırmamış, onlara incitici sözler söylememiş, ceza ile terbiye etmeye kalkmamıştı. Bediüzzaman Hazretleri “çocukla konuşmak filozofla konuşmaktan zordur” ifadesini sadece “onlar çok zor soru sorarlar” bağlamında algılamamak lazım.
- Çocuğu manipüle etmek, öngörmek, engellemek.
Çocuklar, çocuklukta erken yaptıkları şeyleri merak ettiği için yaparlar. Bizi çileden çıkarmak için değil. Ama anne babalar olarak buna tahammülümüz yoktur. Çocuk çantanın içine bakmak ister engellenir, bardağa dokunmak ister engellenir, çekmeceyi merak eder engellenir. Bu ebeveyn hatası, çocuğun sinirli, agresif, iradesi zayıf bir birey olmasına davetiye çıkarır. İradesi güçlü çocuklar engellenmeyen sürekli onlar için öngörüde bulunulmayan ailelerden çıkar. Aman düşeceksin, önüne bak şu var, çekersen şöyle olur diye, sürekli öngörülmüş çocuklar da iradesi zayıf kendi kararlarını veremeyen ve sakar bireyler olurlar. Maria Montessori’nin çok güzel bir tespiti var, “çocuğunuza bir şey öğretemiyorsanız onları rahat bırakın, (engellemeyin) çünkü fıtrat yolunu bulur.” Fıtrî meyelan mukavemetsuzdur”.Yeter ki engel olmayın, onları budamayın!
- Kişisel alanını ihlal.
Dibimize kadar giren insandan ya da izinsiz çekmecemizin açılmasından, vücudumuza dokunulmasından hoşlanmayız. Çocuklar birer birey oldukları için, onların da kişisel alanlarına saygılı davranılmalı, izinsiz ve onu kıskaca alıp sıkarak sevilmemeli. “Teyzeni öp, amcayı öp” gibi istemediği şeyler yapmaya zorlanmamalı. Odalarına, oyun oynadıkları alana izinsiz dalmamalı, bebek dahi olsa ellerinden nesneleri çekmemeli, izin istenmeli. Çünkü bize basit gelen bu dikkatlerimiz, çocuğa bedenine, kendi alanına sahip çıkmayı öğretir. Onlara direnme gücü verir. Taciz gibi kötü vakaların önünü keser.
- Başkasının yanında ders vermek
Kimse hatalarının ortalık yerde söylenmesinden hoşlanmaz. Çocuklarımıza da misafir ortasında ya da başkalarının olduğu bir ortamda “Özür dile ne konuşmuştuk? Bunu yapmıyoruz çok ayıp” gibi ders verme tarzında ifadeler kullanmamalı. Bunun hiçbir faydası olmaz, çocuk ders almaz. Yapılacak şey o anda hiç müdahale etmemek, eve gidildiğinde hatırlatmak, doğrusunu göstermektir.