Yaptığım işi sevmiyorum, diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Mutsuzluğun faturası her daim üniversite tercihlerine kesilse de en büyük sorun, ebeveynlerin küçük yaşlarda çocukları yanlış yönlendirmesinde. Uzmanlar gelişim sürecinde yapılan ‘iyi gözlem’in mesleki kararsızlıkları ortadan kaldıracağını söylüyor.

Bir öğrenci üniversiteyi yarıda bırakıp sınava giriyor, başka bir öğrencinin dilinde, “Okuduğum bölümü sevmiyorum…” cümlesi. Birler bir araya gelince kalabalık bir kitle oluşuyor. Yaptığı işi sevmeyen, mutsuz, keşke kelimesini sık sık kullanan bir kitle. Bu durum masaya yatırılırken karşımıza her zaman üniversite tercihleri çıksa da asıl sorun, bireyin küçük yaşlarda yanlış yönlendirilmesinde.

Anne-baba çocuğunu gözlemlemeli (özellikle anaokulunda ve ilköğretim birinci kademede), kendini geliştirebileceği alana yönlendirmeli. Kas gelişimi iyi olan bir çocuk spora, el beceresi gelişmiş bir çocuk el sanatlarına yönlendirilirse (bir de severek ilgileniyorlarsa) ilerde başarılı olma ihtimali oldukça yüksek. Ancak şu ayrıntıyı göz önünde bulundurmak lazım: “Her çocuğun kişisel özellikleri farklı. Çocuk kardeşiyle bile kıyaslanmamalı.”

Bu aşamada ebeveynin gözlemi ve çocuğu doğru alana yönlendirmesi yeterli değil. Ona hareket alanı tanımalı, alanını çeşitlendirmeli. Çocuk farklı şeyleri dener, aile sürekli gözlemler. İlgi alanı ve yeteneğine göre de kendini yetiştirmesi sağlanır. Çocuk iyi resim çiziyorsa resim kursuna gönderilir, müzik kulağı iyiyse bir enstrüman alınır. Bunun için illa büyük paralar harcanarak özel hocalar tutulmasına gerek yok. Örneğin bir çocuğun görsel hafızası çok iyi. Ebeveyn bir legoyla gelişimine katkıda bulanabilir. Legoya para vermek istenmiyorsa bir gazeteyi parçalayıp lego gibi kullanabilir.

Bu konuda dikkat edilmesi gereken başka bir nokta daha var: Proje çocuk… Aile her yönüyle donanımlı olsun diye bale, basketbol, tiyatro vb. kurslara gönderirse çocuk tempoyu kaldıramaz. Hatta istekli değilse bir süre sonra bunlardan nefret eder, büyüyünce bu tür sosyal aktivitelerle arasına mesafe koyar. Ailenin kafasında çocuğu için meslek belirlemesi yanlış. Çocuğun yeteneklerini göz ardı edip buna yönelik yetiştirirse onu, mutsuz bir birey daha dâhil olur aramıza. İyi bir iş sahibi ama mutsuz bir birey.

Günümüzde doktor olup keşke mühendis olsaydım.” diyen kişilerin sayısındaki artışı buna bağlıyor. Çünkü ailelerde mesleki sınıflar var. Çocuk ‘doktor olsun, mühendis olsun’ yeter. Yeteneği ya da isteği önemli değil bu düşünce yanlışlığına düşmemek lazım. Bunun için “Doktor olmak huzurlu olmak demek değildir. Seçimlerde çocuğa da söz hakkı tanınmalı. Ebeveyn çocuğun yeteneklerini keşfedip rehberlik etmeli. Farklı kabiliyetleri varsa bunu geliştirmek için (Teknik lisede olabilir) yönlendirilmeli.

Erken Teşhis Hayat Kurtarır!

Çocuğun rol modelleri sürekli değişiyor. Bir şeyler anlatırken sunucu olmak, hasta olduğunda doktor olmak isteyebilir. Özellikle ergenlik döneminde kararsızlık artar. Üniversite çağına geldiğinde mantıklı kararlar vermeye başlar. Çocuktaki bu değişim oldukça normal. Önemli olan geçiş dönemlerinde (ortaokulu bitirirken, üniversiteye başlarken) çocuğa doğru rehberlik hizmeti vermek. Yetenekler ne kadar erken teşhis edilirse o kadar iyi. Anaokulunda ve ilköğretimde öğretmenlerle iyi iletişim kurup çocuğun eğilimlerini tespit etmek gerekiyor. Bunun için bazı testlerden de faydalanılabilir. Özel merkezlerde zeka, mesleki eğitim, temel kabiliyet testi yapılıyor. Temel hedef çocuğun dil yeteneğini, akıl yürütme becerilerini vb. çözmek.

 

Çocuğunuzun Akademik Gelişimini Bir Eğitim Danışmanı Tarafından Takip Edilmesini İstiyorsanız Eğitim Danışmanından Randevu Alınız.

Sorunlarınızın Daha Sağlıklı Çözümü Adına Profesyonel Danışmanlık Hizmeti

(Yüz-yüze veya Online Randevu) Alabilirsiniz.

psikolojik-danisma-ogrenci-danismanligi-randevual1-gaziantep