Bugünün makalesi günlük psikolojiyle ilgili. Kasvetli, hüzünlü hissetmek hepimize özgü birşey. Yine de böyle hissettiğimizde bazen içinden çıkmayı zor buluyoruz.
1. Karşılaştırma moduna girmeyin.
Hüzünlü hissettiğimizde nedense bizden başka herkesin mutlu ve huzurlu olduğunu düşünürüz. Oysaki bir anda gelen hüzün tüm insanlara özgü birşeydir. Materyal zenginlikle genç/yaşlı olmakla veya bizi seven insanlarla alakası yoktur. Ancak çoğu insan hüzünlü hissetse de büyük ihtimalle zayıf gözükmemek için bunu saklar. Bu da dolayısıyla etrafımızdaki mutlu, enerjik insanları görünce bizi daha da kötü hissettirebilir. Etrafınızdaki insanlarla kendinizi karşılaştırmayın. Hastalık, ölüm, başarısızlık, ayrılık hepimizin başına gelen şeyler. Ne para ne de başka bir materyal varlık hüzne engel olabilir.
2. Kendinizi hüzünden zorla çıkarmaya çalışmayın.
Kendi kendinize ”Böyle hissetmemeliyim.” demek kendinize yapacağınız en büyük acımasızlıktır. Kendinize üzgün hissettiğiniz için kızmak yerine, kafanızı oyalayacak birşeyler bulmaya çalışmanız daha sağlıklı bir yaklaşım olur. Ayrıca ”Böyle hissetmemeliyim.” gibi zorlayıcı bir yaklaşım, daha da kötü hissetmenize neden olabilir. Hüznünüzle barışık olun. Duyguların farkında olmak, ve kucaklamak, onları değiştirmeye çalışmaktan çok daha iyi bir yaklaşımdır.
3. Duygularımız da hava gibi değişken olabilir.
”Şimdi ne oldu da böyle hissediyorum?” ”Neden bu sabah her sabahki kadar mutlu uyanmadım?” ”Neden herşey gözüme bugün daha negatif gözüküyor?” Bunların hepsi çok doğal sorular. Ancak insanlar kompleks varlıklar. Birçok şartlanma, geçmişte yaşanmış duygular, bilinçaltına atılmış hisler ve tecrübeler insanın bugünkü tecrübesini oluşturur. Konusunda expert bir psikolog bile bir insanın herhangi bir anda neden belli birşeyi hissettiğini çözümleyemez. Dolayısıyla sürekli ”Neden?” sorusunu sorup kendimizi hırpalamak yerine, insan duygularının hava gibi değişken olduğunu kabul edip hüznümüzü kabullenmek, ve onu insan duygu spektrumunda bir renkolarak düşünmek daha yapıcı bir yaklaşımdır.
4. Dışarı çıkmayı deneyin.
Çevrenizi değiştirmek, ruh halinizi değiştirmek için iyi bir yöntemdir. İnsanın algılayışı farklı ortamlarda değişir. Sesler, kokular, görüntüler dışarıda farklıdır. Hele ki günün keşmekeşinden uzakta, huzurlu bir yerde yürüme imkanınız varsa ne güzel. Yine de ister şehrin tam ortasında, isterseniz şehrin karmaşasından biraz uzakta olun; ister ağaçların içine, ister insanların içine dalıp yürümek, 20 dakika, yarım saat için bile olsa sizi rahatlatıcaktır.
5. Zor durumda olan birine yardım edin.
Tibetli Budist öğreticisi Pema Chödrön acının ve zorlukların tadının hepimiz için aynı olduğunu söylemiştir. Hüzün ve kasvet için de aynı şey denebilir. Yardıma ihtiyacı olan birine içtenliğinizle elinizi uzatmak, sizi kendi dertlerinizden uzaklaştıracak, sizden başkalarının da hayatın akışı içinde zorluklar çektiğini gösterip sizde farkındalık yaratacaktır. Birçok psikoloğun düzenli topluma yardım kuruluşlarında gönüllü olarak çalışmanızı önerme sebebi de budur.
6. Hüznünüze neşe katın.
İstediğiniz birşeyi yapın, aptalca da olsa. Puzzle yapın, hamurla oynayın, kurabiye pişirin, defalarca izlediğiniz ama izlemekten bıkmadığınız bir filmi izleyin. O anki rutininizden kurtulun ve çocukça birşeyler yapın. Farkediceksiniz ki yaptığınız şey gerçekten sizi hüznünüzden uzaklaştıracak.