Biten ilişki sonrasında sevilen kişiden ayrılmak, kaybı da beraberinde getirir. Bu kayıp hissedilen duygular ve duyguların açığa çıkarttığı düşünce içerikleri açısından ölüm kaybı ile benzerlik taşımaktadır. Ayrılık durumunda ortaya çıkan kayıp, sadece değer verilen kişinin artık olmayacağı düşüncesini oluşturmaz. Bunun yanında tatmin edilen duyguların varlığını kaybetmesi, verilen emeğin boşa çıktığı düşüncesi, birlikte yapılan aktivitelerin gerçekleşemeyeceğine yönelik inançlar, paylaşımların artık olamayacağı düşüncesi, alışkanlıkların yok olması ve var olan düzenin değişmesi kişilerde depresif dönemlerin oluşmasına yol açabilir. Evlilik, eş çatışmaları ve ayrılık çoğunlukla depresyon nedeni veya bir sonucudur. Depresyon nedeniyle tedaviye başvuran kişilerin %50’sinde bu çatışma görülmektedir.

Sosyal medya kullanımı artabilir

Ayrılığın oluşturacağı depresif duygu durumları suçluluk veya değersizlik duyguları ile karakterizedir. Kendisini ilişkinin bitmesiyle birlikte suçlamaya başlayan ve bu şekilde kendini rahatlatmaya çalışan kişi, kendisini değersizleştirebilir. Bununla ilişkili olarak özgüven ve benlik saygısında azalma ortaya çıkabilir. Daha önce tatmin olduğu ve zevk aldığı aktivitelerde azalma görülebilir. Yorgunluk ve enerji kaybı ile birlikte konsantre olamama ve yapılması gereken veya zevk veren aktiviteleri yerine getirememe ve en önemlisi aktivitelere yönelik isteksizlik durumu ortaya çıkabilir. Ayrılık sürecinde kişi, partnerinin boşluğunu doldurmak için yeni bir ilişki ve/veya yeni sosyal çevre oluşturma arayışına girebilir. Sosyal medya kullanımında artış, kafa dağıtmak için anlık mutluluklar arayarak daha riskli adımlar atmak sürecin ilk tepkileri olarak ortaya çıkabilir.

Oluşan depresif durum fiziksel etki de yaratabilir. Depresif duygulanımlardan kaçmak adına kendisini uykuya verebilir veya bu düşünceler o kadar rahatsız edicidir ki uykuya dalmada güçlük ya da uykuda bölünmeler ortaya çıkabilir. Yeme durumunun düzensiz bir hal almasına bağlı olarak kilo alımı veya kilo kaybı görülebilir.

Ölümlerin ardından kendine dönük nefret oluşabilir

Yalnız kalma kapasitesi düşük olan bireylerde, ayrılık sürecinde müdahale gerektiren en önemli sorun, ‘nesne yoksa ben de ölebilirim’ düşüncesinin ortaya çıkabiliyor oluşudur. Bu kişilerde ayrışabileceği veya kendi başına varlığını sürdürebileceğine yönelik tasarım bulunmamaktadır. Giden kişiye duyulan nefret bu noktada kişinin kendisine dönebilir. Benlik ölü nesne ile iç içe geçebilir. Bu ölü nesne kaybı, terkedilme ve yok olma endişesini beraberinde getirir. Nefret kendine döner ve kendine yönelik yıkıcı davranışlar (kendine zarar verme ve intihar) depresif dönemde ortaya çıkabilir.

İlişkinin olumsuz yönlerini hatırlatacak bir liste yardımcı olur

Ayrılık gerçekleştikten sonraki sürecin oryantasyonu önem taşımaktadır. Ayrılıktan hemen sonra boşluğu doldurmak yerine ayrılığı duygusal ve mantıksal olarak kabul etmek ve en önemlisi kayıp acısının yaşanmasına izin vermesi, dönemin sağlıklı bir şekilde atlatılmasında rol oynamaktadır. Kişilerin ilişki sonrasında sadece ilişkinin olumlu yönlerini göz önünde bulundurması beklendik bir tepkidir. Bu nedenle ayrılık sonrasında ilişki ve partnerin negatif ve pozitif yönlerinin kapsamlı şekilde düşünülmesi hatta listelenerek yazılması, alınmış karardan emin olunmasına, sürecin kabullenilmesine ve acının yaşanmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca ayrılık sonrasında kişinin kendisini, isteklerini ve bundan sonraki ilişkisinde önceliklerini sorgulaması, nasıl bir ilişki istemediğinin farkına varmasına ve sonraki ilişkilerinin daha tatmin edici olmasına olanak tanıyacaktır. Kişinin duygu ve düşüncelerini paylaşması ve kendini açması bu sayede sosyal destek alması ve en önemlisi içinden çıkılmayan durumlara yönelik psikolojik desteğe başvurması sürecin sağlıklı bir şekilde atlatılmasına imkan sağlayacaktır.